Askere gitmeden önce duymuştum. Mersin Caretta Festivali varmış. ilki yapılıyormuş. Oraya gitmiştik. Askere gittim geldim. Tesadüf müdür bilmem ama ilk etkinliğim karettalar için sahil temizliği oldu. Aradan 1 ay bile geçmeden Mersin caretta festivalinin 2. si yapılacağını öğrendim. Seriyi bozmamak için buraya da kaydımı yaptırdım. Efendim şu 8-9 ayda nerede karetta duysam atlamışım.
Festivalin ilk günü sabahı. Mersinde ikamet eden babannemlerden çıkıp, Sercan Abiyle iletişime geçip, Mersin Bisikletli Gezginlerin derneklerine uğradım. Yapılacak işlere el attım biraz.
Buradaki işleri halledildikten sonra Mersin Cumhuriyet Meydanına hareket ettik. Burada belediye başkanının da katılımıyla bir etkinlik açılışı olacak. Oraya gidince öğreniyoruz ki aynı zamanda Mersin’e kazandırılan 27 tane önünde bisiklet taşıyıcısı olan otobüslerin de açılışı yapılacakmış. Bence Mersinliler bunun kıymetini bilmeli.
Açılış yapılıyor ve 3 gün boyunca sürecek etkinliğimiz başlıyor. Yollara düşüyoruz. Mersin acaip bir yer; şehrin merkezinden 1 km güneyi sahil. Bir kaç km kuzeyi direk dağlar. Biz de daha pedala basar basmaz kendimizi tırmanış yapmaya başlar buluyoruz. Bu etkinliğin orta zorlukta olacağını belirtmişti tur organizatörleri. Gerçekten de karşılaşacağımız rampalar bu zorluğun hakkını verecekti.
Yol boyunca kısa kısa molalar vererek ilerliyoruz. Grubun toplanması, soluklanması bekleniyor. Bu molalarda durduğumuz ilk yer bana ilk Doktorun yeri kayacı vadisini anımsattı. Bu arada bir vosvos da bizle beraber geliyor. Allahııııııım o kadar tatlı ki. Hani instagramda falan ‘Travel’ temalı tatlış fotoğraflar oluyor ya! hah! işte öyle bir vos vos ahaha :))
Soldaki gözlüklü abimiz vosvosun sahibi. Daha sonra onunla muhabbet etme imkanımız oluyor. Abi devam et, çizgini bozma, adamsın, adamın dibisin şeklinde övgü yağmuruna tutuyoruz. Aramızda şöyle bir muhabbet de oluyor.
+ Abi, Vosvosçular arada bir buluşuyorlar geziyorlar. Biliyor musun onları? Katılıyor musun onlara?
– Evet biliyorum. Ben başkanıyım zaten.
+ hahahahahah (Onların oluşumlarının ismini şimdi hatırlayamadım. Öğrenip burada yazarım.)
Hava çok sıcak…. Bu sıcakta güneş altında pedal basıyoruz. Hem de yokuş yukarı. Haliyle sıcaklıyor ve acıkıyoruz. Güzel bir zamanlamayla öğle yemeği için durağımıza geliyoruz. Mola yerimiz şahane. Yandan ince bir su akıyor. Hemen Bumin’i çağırıyorum bir bankı tuttuğumuz gibi suyun içine indiriyoruz. Öğle yemeğimizi burada yiyeceğiz.
Öğle yemeğimizde şahane bir lezzet….. şimdi bakınca gene canım istedi….. Sar abi çift Lavaş!!!! Nasıl da cozurdata cozurdata yapıyor var ya.
Öğle yemeğini yedikten sonra en güzel ne yapılır?????? Tabiki ayaklar suya sokulur, Beatles dinlenir ve uzanılır.
Ahmet abinin haydi dostlar hareket ediyoruz uyarısıyla mola bitiyor ve yeniden yollara koyuluyoruz.
Yolda çeşme gördüğümüz zaman duruyor hemen mataralarımızı dolduruyoruz.
Ortalama epey düşük. Dağ yollarında, manzaranın en güzel olduğu yerlerde, yani doğanın tam içinde yolumuza devam ediyoruz. Terliyoruz, susuyor yoruluyoruz ama yolun keyfini çıkarıyoruz. Yardımlaşmayı da ihmal etmiyoruz. Güzel dostluklar, güzel paylaşımlar böyle zamanlarda oluyor işte.
Yorgunsunuz diyelim. Sıcaklamışsınız da. Ya da hararet bastırmış. Buz gibi bir soda, efendime söyleyeyim demli bir çay içmeye ne dersiniz?? Hem de şahane bir manzarada…
Okuyucuya not: Uzun zaman evvel başlayıp yarım bıraktığım bir yazı olmuş bu. Taslaklarda daha fazla kalmasına müsaade etmeden bu haliyle yayınlıyorum. Bir daha ki maceraları yarım bırakmadan sıcağı sıcağına yazacağım, söz 🙂